27 Ağustos 2014 Çarşamba

Bugün kalbimi İntihara gönderdim ...

Ayhan Çubuk 
Hiçbir duygumu ertelemedim ben. Yaşayacağım hiçbir şeyi sonraya bırakmadım. Sonra diye bir şeyin olmadığını biliyorum çünkü. Hep yarına dair hayaller kurmak, gelmesi mümkün olmayacak zamanları beklemek benim işim değil.Kaç gecem yalnız geçti hesapladımda ... Kaç gece bir sonraki günü düşünerek geçti.
Ben tam pes etmişken yetiştin aslında yüreğime , tam da hayattan artık ne beklenebilirki derken geldin kalbime yerleştin. Bildiğim, bilmediğim, söylenmiş, gizlenmiş, bütün kelimeler anlamsızlaştı seni anlatmaya… Tekrardan küçük çocuklar gibi mutlu  olmak da varmış demek ki... Çocuk gibi gülücükler saçmakta varmış bu saatten sonra, deli heyecanlar, anlamsız kıskançlıklar, yüreğine sığdıramayacağın, nefes alamayacak kadar beni boğacak bi mutluluga yelken açmakta varmış demek ki... Hiç hesapta yokken geldin, hiç düşünmediğim şeyler oldu hayatımda bir şey var sende bulamıyorum . Bir şey var sende, nedir bilemiyorum.. Yollarım hep sana çıkıyor, ben sana yürüyorum. Ve  en güzel kelimeleri bir araya getirerek bu yazımı sana armağan ediyorum .... Gök kubbenin en hoş sedası olup dünyada sadece seninle olmak istiyorum... Bir şey var sende, soramıyorum. Seni kimse görmesin, kimse bilmesin istiyorum.Bir şey var sende, tanımlayamasam da işte ben o şeyi arıyorum. Geceyi sana yazıyorum bu akşam Gecenin en koyu en karanlık halini sana yazıyorum ... En karanlık gecelerde en güzel olan aşk duygularını sana yazıyorum bu akşam ... Kahvenin zelvesinde ki  her taneyi sana yazıyorum bu akşam biraz acı biraz tatlı... En koyu sevdaların en güzel kelimelerini yazıyorum  Dağ başı ıssızlığına inat rüzgarın avuçlarında açan kır çiçekleri olalım  biz seninle. Aşkın köpüksüz sularında sevdayı hiç kirletmeyelim.Sen sakla beni kimsenin  bulamayacağı bir düşün varsa kimseler bulmasın kimseler bilmesin haa bahsetmede kimseye benden gizli olsun bu sevda en tatlı gizlilik en acı varlık olsun bu hikaye ikimizi bir yaksın ikimizi bir tatlandırsın bu mutluluk.Zamansız fırtına yazın yağan kar şelladen akan su akşam güneşinin en tatli hali olsun bizim mutluluğumuz ...




Hani ben gideceğim diyorum ya sen gitti sanarsın ben hep yanında olurum
hani ben gideceğim ya Sen bitti sanarsın ama ben hergün yeniden başlarım
Hani ben gideceğim ya sen üzülürsün sonra ikimiz içinde ben mutlu olurum
Hani ben gideceğim ya Senin aklın bende kalır ben yüreğimi sana bırakırım
Hani ben gideceğim ya Sen beni unuttu sanarsın ben hep hatırlatırım
Hani ben gideceğim ya birgün senide götüreceğim sen farkına bile varmazsın...

3 Temmuz 2014 Perşembe

Gecelerine Kahrolduğum Hayat

AYHAN ÇUBUK
Canım sıkkındı bu aralar... Etrafımdaki insanlara negatif enerji yaymakdan sıkıldım. Kendi dünyamın çaresizliği içinde dalıp gidiyordum... Bunlar yetmiyormuş gibi üstelik yorgun ve dargındım herkese toparlayamadığım toparlayıpta bırakamadığım o kadar çok şey varki hayatımda yıllar öyle çok hırpalamıştı ki benliğimi yoruldum artık kendimle savaşmaktan…
Girdiğim her savaşı kısmende olsa kaybediyorum  umursamadığım o kadar çok şey varki aslında çaresizlikten mı yorgunluktan mı bilemiyorum bildiğim tek şey kalbim ve canım çok acıyor.
Beni düzensiz yaşama zorlayan şeylerin ifadesini bilmiyorum sanki yazmaya gücüm yok yada toparlayamıyorum farkında değilim ama bir tarafım eksik planlar kurmayı başarıyorum az kaldığına inandığım planlar sonsuza dek bana yardımcı olacak sadece buna inanıyorum . Ama diğer tarafım bu şehri terk edip gitmekten yana bu şehirde kurduğum hayallerin üzerine sanki karabasanlar çökmüş yıkık dökük olacağından korkuyordum belkide gidersem bu şehre bu insanlara ihanet edecekmiş gibi gelsede hep diğer tarafımı dinliyordu içimdeki düşlerim Peki, bu şehir bana yeterince ihanet etmemiş miydi? Bütün anılarım geçmişte kaybolup gitmişti. Bu şehir benim hayal gücümü kısıtlıyordu... Umutlarımı bir bir yok etmişti... Hayallerim, anılarım ve umutlarım birden yok olunca, düşlerim de kalmamıştı geride... Bu şehir bana sadece acı vermişti... Benim artık acıya verecek bir şeyim kalmamıştı, mutluluktan alacağım vardı...
Benim bir seceneğim bile yokken bunları neden düşündüğümü bile bilmiyorum beni bağlayan beni burada tutan ne var onuda bilmiyorum ama tesadüfen geldim mecburen yaşıyorum çünkü .Kendime yalan söylediğimden beri kimseye tam anlamıyla güvenemiyordum... Yalanlar... Her tarafım yalan olmuştu... Beynim bile yalan söylüyordu bana. Hayatın her şeye rağmen güzel olduğuna dair kendime yalanlar söylemekten bıkmıştım artık... Adı üstünde işte, hepsi  yalan ve boş  du . Her şeye rağmen, hayat güzel değildi... Benim için hayat umut dolu hayal kırıklıklarından ibaretti...
Acı ve hiçbir şey arasında seçim yapmam gerekmiş, ben de hiçbir şeyi seçmiştim. HİÇ BİRŞEY…
Zaman geçiyordu... İmkansız göründüğü zaman bile... Hatta saatin her tik tak edişi insanın canını acıtsa da... Yavaş yavaş geçiyordu saniyeler... Yalpalayarak ve sessizliklerin içinde sürünerek... Ama bir şekilde geçiyordu. Benim için bile...
Hayat her şeyimi elimden almıştı... Gülümsemek bile zor geliyordu artık bana... Bir arkadaşım Gülümsediğinde gözlerinin içi gülüyor, gözlerin tıpkı bir yıldız gibi parlıyor  demişti... Ben artık gözlerimin parladığını bile hissedemiyordum...Gülmediğim ve konuşmadığım zaman etrafımdaki insanların bana bakış acısı değişiyordu hemen NE OLDU ? NEYİN VAR HADİ ANLAT diyen dostlarım var hala beni mutlu eden tek şey beklide bu ..
Davranış şeklimi değiştirdim artık küçük mutluluklar biriktirip büyütmeye çalışmak gibi saçma bir davranış şekli .. Aslında ben bakarken bile haykırıyorum ama kimse beni duymuyor yada beni duymamazlıktan geliyordu .. 
İnsanlara illaki bir şeyler anlatmak zorundamıydım Hayır! 
Belkide herkes sağırdı beni duymak istemiyordu
Hani gözler kalbin aynasıydı siz yalanmıydınız ?
Hani göze bakınca gönülden geçen okunurdu Siz okuma yazma bilmiyormusunuz ?
Hani Yüreğin sesini yürek duyardı sizin  yüreğiniz sağırmı neden beni duymuyor ?
Çok yoruldum artık. Hemde çok. Hep bir olumsuzluk karşısında tek başımayım. Kendimle savaşlarımın sonu yok. Hep çelişkiler içindeyim. Hep yenilgi hep mağlubiyet. O kadar çok sıkıldım ki. Sadece aşktan sevgiden değil.  Sevip sevilmemek ayrı ama tüm hayatımdaki eksilerden bunaldım artık. Hiç birşey için gücüm yok takatim yok. Yalnızlık ta sıktı. Yanımda hissetmek istiyorum birilerini. Şöyle ağladığımda gözyaşımı omzuna silebiliceğim birileri. Gece yastığa başımı koyduğumda gözyaşıyla değil de yüzümdeki tebessümle uyumayı. O kadar çok istiyorum ki bunları. Yüreğim yorgun. Halsiz. Bitkin. Hep yarıda bırakılmışlık hep çaresizlik.Hayat ve yaşanılanlar, en azından yaşadıklarım o kadar yıprattı ki beni. Her defasında ömrümden ömür gitti.Kimsede bilmedi. Kimseler bilmedi ne çektiğimi.Yoruldum.Tükendim bittim. Kendime bile kalmadı ben.

"EY GECELERİNDE KAHROLDUĞUM HAYAT..

SOKAKLARINDA SIRILSIKLAM ISLANDIĞIM ŞEHİR.. 
ARTIK SIĞMIYORUM SANA"
İnsanlardan bu üç seyi anlamalarını istedim :
''Gülüşümün arkasındaki kederi, Öfkemin ardındaki sevgiyi, Sessizliğimin arkasındaki nedeni'

29 Haziran 2014 Pazar

Sarhoşun mektubu okunmazmış…

Ayhan Çubuk
Bugün her zamankinden daha başka yazmaya başladım. Bugün Farklı şeyler Farklı düşünceler sergilemek istedim.Sana verdiğim sözü Bugün tutmak istedim beklide …
Bir gün daha kayboldu hayatımızdan ve biz bir ertesi güne bağladık umutlarımızı yaşadığımız bu günden de geriye bir şey kalmadı. Geçmişe bir kere daha ekledik kalabalık yalnızlıklarımızı bugün ki saatlerde hayallerimizi boşa çıkardı. Belki sevinçlerimiz ve umutlarımızda yarım kaldı.İkimizin de yürüdüğü başka yollar başka umutlar vardı beklide bildiğim tek şey ikimizin de düşündüklerinin olmamasıydı.Duygularımız  her zaman çok yoğun fakat anında vazgeçmemiz mükemmeldi. Mutluluk Oyunlarıyla Avunmak, Zamanı Doldurmak İçin Gerekliydi Belki... Başka bir olasılık var mıydı ? Hiç düşünmedim. Günler sırtımıza her gün bir ok daha saplayarak geçiyordu. Yaralarımızın kapanmasına kesinlikle izin vermiyordu.Olgunlaşan yaralarımız vardı ama iyi gelecek günlerimiz hiçbir zaman olmayacaktı.
Yazdığım bu Satırlar Çaresiz Gönül mürekkebinden sızanlar. Yüreğim Feryat figan yazmak istesede yazamıyor.Yazdırmıyor beynim,  parmaklarıma kelimeler düşüncelerimden çıkarken lal oluyor kilitleniyor ellerim, Sahibi var aslında yüreğimden çıkan her kelimenin her  cümlenin. Kelimelerim ne gel diyor nede git. Ne veda edebiliyorum sana nede kökten yok edebiliyorum seni sevme arzumu.

Hep bir yanımız eksik,bir ayağımız topal sanki;Ben gülüyorsam sen hoşnut değilsin,Sen mutluysan bende var terslik,bir şans işte çok nadir sarmaş dolaş olduğumuz,şaşırıyorum böyle durumlarda.
Sürekli devriliyoruz,dik durmayı beceremedik bir türlü.Ya biz tam anlamıyla uğraşmadık,ya da hayat bize kafayı iyiden iyiye taktı.

Ben bu yazıları yazarken aslında biraz sarhoş biraz durgun biraz umutsuz çok ve çokta mutsuzum.Yazdığım yazıların nerelere gittiğini kimler tarafından okunduğunu bilmiyorum.Ve Bildiğim tek şey yazı yazdığım.
Suskunuz... Hem de çığlık çığlığa bir suskunluk bizimkisi... Bu konuşacak bir şeyimiz olmadığından değil. Konuşmaya çalıştığımız şeylerin, alıştığımız yalnızlığımızdan uzaklaştırması aslında bizim korkumuz... İkimizde cesaret edemiyoruz. Öylesine alışmışız ki içimizde büyüttüğümüz yalnızlığımıza. Seviyoruz onu. Bekli de yaşandığında yok olacağı korkusu bizi tereddütte düşüren. Kaybetmekten korkacağımız bize ait bir şey oluşturma kaygısı... Sen yapamadığın hamlenin, hayatın boyu inanmak istediğin değerlere sahip gibi gördüğün düzeni yok etme girişiminden Başka bir şey olmayacağını düşündün hep... Bense yılların verdiği bir alışkanlıkla içinde var ettiğim bana daha fazla acı vermemek için susmayı tercih ettim... İçimden çığlık atarak susuyorum... Susuyorum... İçimde o kadar güzelsin ki... Sana susuyorum... Demiştim ya "yüreğim susmayı öğreniyor". Aslı yok. Sevdiğini anladığında içinde duyduğun çığlığın yankısı hiç bitmiyor. O hiç susmayacak... Her gün, her saat bana haykıracak, bağıracak, parçalayacak içimi. Benimse yüzümde o gülümsemem yer edinecek tekrar... Her soğuk üşütemediği gibi, her ateş de yakamazmış insanı... Üşüyorum; alev alev üşüyorum... Hani saatlerce sessiz, tek kelime etmeden sana bakışlarım var ya; gözlerinde beni ısıtacak olan anlamları yakalamaya çalışma çabamdan başka bir şey değil... Ve her yakaladığımda kaybettiğimi hissetmemden öteye gitmeyen bekleyişler... Ve her kaybettiğimde yeniden yakalama çabam...
Aslında sen benden hiç gitmiyorsun ve ben seni hiç bırakmıyorum. Bizimkisi nasıl bir duygu anlayamıyorum Sensizliğin girdabında yok oluşlarım her gün daha da acı verirken senli günlerin gürültülü sessizliğinde kendimi kaybedişlerim beni hiç bilmediğim ve kimseyle paylaşamayacağım bir dünyanın kapısına getiriveriyor.
Sen benim gülüm, gülen yüzüm, sabahım, günaydınım oluveriyorsun. Ah sen yok musun sen gözleri güneşe benzeyen beni yakan sevdiğim Beni sadece gözlerinle yakmanı yeğlerdim ama imkansızlık sularında boğuluşlarım gelirken aklıma bir çizik daha atıyorum sanki sevdama. Şimdi bu mektup dünyada aşkın var olduğunun kanıtı, bu mektup seni sana yazdığım son mürekkep, senin bana gelişinin ilk adımıdır…

Ve İlk Başta Dedim ya 
Sarhoşun mektubu okunmazmış diye …
Aslında Sarhoşken söylenilen her şey Ayıkken düşünülmüştür…

                                                             Sağlıcakla Kalın…



ŞARKIYI DİNLEMENİZ DİLEĞİYLE ...

4 Haziran 2014 Çarşamba

Bir sıyrık Bir Kesik Aşk..


AYHAN ÇUBUK
Ah benim acısı eski, kendini yenileyip duran günlüğüm. Ah benim yenilenmeyen yazgım... Benim kaybolan yıllarım ve gerçekleşmeyen hayallerim…Kaderimden Çalıp Sana Kelime Kelime Yazdığım günlüğüm …
Astım bütün ümitlerimi , hayallerimi , anılarımı..Neyim var neyim yoksa  astım ipin ucuna. . Yaktım yüreğimi.. Serdim anıları en önemlisi de SENi..Sırtıma , yüreğime saplanan , omzuma binen acıları  çaresizlikleri birer birer yok etmek istiyorum karanlığın şafağında. . .
Her şeyin üstünü ruhumla örttüm.. Dün RUHUNU toprağa verdim . . Haberin olsun..
İsyan dolu satırlarımla baş başa kaldım dün akşam..Oturup çaresizliğime yılgınlığıma isyan Ettim Yorgunum artık suskun ve yalnız…
Susuyorum artık derin derin... Ve sessizce soluyorum bir hazan yaprağı gibi... Oysa ne kadar çok hasretim konuşmaya, anlatmaya  anlaşılmaya... Oysa ne çok istiyorum, tüm bedenimden söküp almanı yalnızlığımı, hicranımı bir tılsımla...  Yüreğim kanrevan, dikenler acımasız, ayaklarım kırık koşamıyorum artık doruklara, menzil uzak.
Azda sustuklarımızın bir kısmını yazalım ki … Anlaşılmayan yanımız birazda olsa anlaşılsın
Kalp aşka zayıf geldiğinde, kendinden caymak an meselesidir. Bilinmeyen bütün kısık cümleler, beceremediğini fısıldıyor karalamak istiyorum kendime dair herşeyi aslında Şöyle geriye dönüp baktığımda kaybettiğim bir sürü savaş var.
Sustukça birçok romandan daha çok sayfa ediyor  suskunluklarım  … Beni yaralamakla, iyileşiyor musun?  Aşk ve aşık olmak çok sacmadır aslında … Ciğersiz suratsız bir cinayet gibi. Ve anlamaktır her cinayetin ölüm olduğunu İnatlaşmak istiyorum  içimdeki sesle . Uslanıyorum sonra ateşe ateşin gerektiğini düşünerek.Çocuklasıyorum şekerini kaptırmış çocuklar gibi …  Uyanın artık be  hangi masallarla büyüttüler sizi  Hangi yalanlarla avuttular o sahte düşlerinizi gidecek yeriniz olsaydı sokakları sever miydiniz ?  Aşkın  gözlerindeki köprü altında yaşamaya ?  Sınırı ne kadardır mesela… Sitemkarım  da ha… Lakin tecrübelerim  ne kadar tembihlese tembihlesin eksiliyorum ve azalıyorum . Çünkü aşk gözüne baka baka çalabilen en iyi hırsızdır.
Kısacası bir muska gibi olmalı yazdıklarım, sana şans getirmeli. Yanında taşımalısın her vakit. Üzüntülü bir anında çıkarıp okuduğunda bütün elemini unutturmalı, belki gülümsetebilmeli yazılanlar. Yoksa mutlu kılmayan bir yazı neye yarar ki? Harfler harf olmaktan kurtulamaz, kelimeler anlamsız kalır sıkışıp kalıbında…
Sana yazmak cesaret isteyen bir iş her şeyden önce. Düşünsene bütün bu yazılanlar, bütün bu kara harfler birer birer göz göze gelecek senin o bakmaya cesaret edemediğin  içine gecenin en parlak yıldızlarını saklamış  gözlerinle. Ve bu kara harfler yirmi dokuz değişik şekli ile sıralanacak art arda en dikkat çekici hâli almaya çalışarak, dayanabilmek için bakışlarına.
Sensiz hep bir şeyler eksik hayatta, sensiz eksik gece, düşlerim olduğundan kısa ve eksiktir bütün yazılanlar… Zira bu tek boyutlu düzlem üzerinde bir kelimeyi ya da cümleyi okunurken güzel kılmak, anlamlı kılmak… Hatta saman kâğıdı bir roman sayfasında söz gelimi, okuduğu güzel bir kısma uyguladığı gibi altına bir çizik attırabilmek, Zor iş, hele de sana yazıyorsa, anlatmak istediğini anlatması insanın.

Aslında bir sıyrık bir kesik aşka dair, ne görülebilir, ne dikiş, ne de pansuman…

15 Mayıs 2014 Perşembe

Ve içimdeki Çocuk Ölüyor...

AYHAN ÇUBUK
Çok Sevdiğim bu şarkıyı dinlerken bile tadım tuzum yok aslında ama yazmam gereken sorunlarım ve bilinmesi gereken gerçeklerim olduğu için bazen yazma ihtiyacı duyuyorum ..

Ve yine bir gece yarısı nöbetinden düşüyor gönlümden bu satırlar... Bir de bir ses bölüyor sessizliği... Geceme yoldaş bir ses var kulaklığımdan yükselen... Sonra tanıdık olaylar, tanıdık tepkiler, tanıdık bir cümle düşüyor hatırıma .. Başımı kaldırıyorum gökyüzüne, bir yıldız , Su sıralar korktuğum karanlığın ortasından sızıp geliyor sanki .. Yalnız değilsin, korkma ben buradayım diye çığlıklar atıyor .. Hafif bir tebessüm oturuyor yüzüme .. Hoşnutsuz da değilim gerçi bu durumdan .. Soruyorum kendime .. Sahi en son ne zaman oturmuştu bu masum tebessüm yüzüme diye düşünüyorum .. Yine sana varıyor yollar .. Bir an zihnim benimle dalga geçiyor gibi oluyor .. Oysa, kafam gayet yerinde .. Ürperiyorum .. Ruhum gezintiye çıkmış sanki, bedenimle kalakalmışım öyle .. Soğuğun etkisi olsa gerek, kendime geliyorum .. Şehrimde serin havalar hakim olmaya başladı.. Her an üşüyorum, sonra bir an geliyor .. Günde birkaç defa yüreğime ısıtmaya gelişin, muhabbetinle sarıp sarmalayışın .. Sahipsiz mektuplarımı, gece nöbetinden mektuplara dönüştürdüğün için, muhabbetimizin satır aralarında ikimizi ortaya koyduğun için .. Varlığın için, yaşattığın güzellikler için .. Her ne sebep olursa olsun .. İyi ki varsın yalnızlığımda ve hiçliğimde …
 ASLINDA
 Seni Yazmak İçin Kuvvetli Bir Yürek Lazım...! Olabildiğince Kafiye Olmamalı Uyum Barındırmamalı ki, Seni Tam Olarak İfade Edebilsin... Seni Yazarken Titreyen Yüreğimin Çığlıkları Yansımalı Yazılarıma...Tarafsız Olmalıyım Seni Yazarken, Bir de Senin Kadar Duyarsız, İhtiraslarının Ateşi Kadar Sıcak Bakışlarının Soğuğu Kadar da Temkinli Yaman Çelişkiler İster Seni Yazmak, Direnişe Hazır Olmak, Kanı Kurumuş Yaralara Aldırmamak Lazım... Seni Yazmak İçin Şimdi Hangi Kalem Gönüllü Olur? Hangi Kağıt Kabullenir Seni Üstünde Taşımayı? Seni Çözemeyen Beni, Seni Bilmeyen Seni Hangi Şiir Hangi Beste Kabul Eder? Seni Yazmak için Bir Deli Olmak Lazım Anlatılacak O Kadar Çok Şey Var ki, Hangisinden Başlasam, Hangisini Önce Anlatsam Bilemiyorum...Susmak ve seyret etmek istiyorum sadece … Susuyorum artık... Sustukça susuyorum. Sustukça, üzerime gelen insanlardan kurtarmak için ruhumu, suskunluğuma sarılıyorum. Ama yine de saplanıyor yüreğime bazı kelimeler. Bazıları da acıtıyor üstelik…Anlam veremediğim şeyler canımı sıkmasına rağmen mutlu olmaya çalışıyor… Sessiz geceler benim için sığınılan bir liman sanki. Kendimi bulup bulup kaybettiğim karanlıkta, şöyle bir uğradığım kelime hazinem de bir anlam ifade etmiyor. Düşünüyorum da bu güne kadar hep; gibi yazmışım, gibi okumuşum, gibi söylemişim ve en önemlisi sevmişim... Elbette hiçbir şey, ben ol deyince olmaz. Bunu biliyorum ama zaman da geçiyor hızla. Tükenmez sandığım bütün sözler bitiyor ve ben de yavaş yavaş tükeniyorum... Onca yıldan sonra; hayata dair ne kaldı ki elimde? Kocaman bir hiç! Öyleyse neden bunca çaba, neye bunca isyan… Öyle anlamsız ki yaşadığım hayat. Her şey az sonra gerçekleşecekmiş gibi duruyor, elimi uzatıyorum tutmak için, kayboluyor. Benim dışımda kopuyor bütün kıyametler ve ben kendime uyan bir kıyamet beğenmiyorum. Kalbime bir kurşun sıkacak gönüllü katilimi arıyorum ya da yüreğime su serpecek elin sahibini... Toprağa ateşi düşürecek, denizi yakamozlarla süsleyecek sesin sahibini… Artık basit şeyler bekliyorum yaşamdan. Örneğin, kimselerin bilmediği sırlarım olmalı ölürken... Kimselerin gitmediği sokaklarım olmalı... İçimi kanatan özlemlerle yaşlanıp, sonra da sessizce gitmeliyim bu dünyadan. İşte yine susuyorum; siyah bir geceye dönüyor her anım ve dinlediğim her şiir kanatıyor yaralarımı. Ve İçimdeki çocuk ölüyor...

BÜYÜMELİYİZ HİÇ BİR ŞEYİ TAKMADAN
 DÜŞÜNMEDEN SADECE BÜYÜMELİYİZ...

24 Şubat 2014 Pazartesi

Asıl Kahraman Yaşayandır Okuyan Değil...

Ahmed Temur

Milletin romanlardan öğrendiği hayatı ;yaşayarak ve savaşarak öğrenenlerdenim ben.!

Eğer hayattan almam gereken dersler varsa; bunları romanlardan değil , bizzat romanlara KAHRAMAN olarak öğrenmeyi tercih ederim...

SEN okursun , BEN yaşarım...

Sen okumaya devam et yanlızlığınla...

21 Şubat 2014 Cuma

Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.

ayhan_cubuk,ayhnrsl_nursel_celiktas
AYHAN ÇUBUK




KISA KISA...  KISA KISA... KISA KISA... KISA KISA... 


Biraz garip başlamıştım güne. Hani ne mutluluğu yaşarsınız ne de dibe kadar batarsınız ya işte öyleydim. Farklı duygular, dolamışlar ellerini kollarıma bir o yana bir bu yana çekiştirmekten başka bir şey yapmıyorlardı.Bir durum olduğu ortadaydı ama olan durumun kendisi ortada yoktu. Hiç bilmediğim bir yerde haritasız kalmak gibi. Ya da kendimi uçurumun kafama kurşunu sıkacakken silahın tetiğinin tutukluk yaptığı gibi ...
--------------------------------------------
Özür dilemeyi unuttu dilimiz. Gelen özrü duymaz oldu kulaklarımızı. Affetmekten çok kin beslemeye başladık. Karamsar tablolar çizmeyi el alışkanlığı yaptık.

Ağlamak yardımcı olur yol bulmakta dediler, biz ağlarken bulmamız gereken yolu da kaybettik.

Gülmeyi, tuttuğumuz ellerimizi açıp kaybettik. Yasak ettik kendimize. Tüm olumsuzlukları ise dört elle sarıldık. Daimi bildik

-------------------------------------------------
En büyük hatalardan birini yapalım ve kötü olan tüm anılarımızı unutalım.En güzelleri kalsın.Kalanlara sımsıkı sarılalım biz.Sarılmakla kalmayalım, bağlayalım kendimize.Kaybolacağını düşünüp hiçbir yere bırakmayalım.Kıskananlardan saklayalım en kuytu köşeye.Unutalım kötülükleri tüm çirkinlikleri, olmamış gibi yapalım.Sonra başlayalım kaldığımız yerden.En mutlu anları elimize alalım ve yaşayalım.